Kış boyu duyduğunuz her Yunanca şarkıda aklınıza hemen karşı kıyı, dev kalamar tabakları ve ouzo sofraları geliyorsa, tatil planlarınızda mutlaka bir Yunan adası yer alıyorsa, şanslısınız; elinizin altında bulunması gereken bir yazıya denk geldiniz.
Midilli (orijinal adıyla Lesvos), birkaç günde kolay kolay her tarafını gezemeyeceğiniz kadar büyük bir ada. Hani ada havası, ada ruhu hep iyi hissettirir ya; işte bu kocaman ada da kendi içinde insana iyi gelen bir sürü farklı kıyı ve belde barındırıyor. Petra, Molyvos, Skala Skamnia, Kalloni, Eresos; hangisini seçerseniz seçin ağaç altı ya da deniz kenarı tavernaları, minik kiliseleri, yürünecek dar sokakları ve tatlı dükkanları ile sizi daha ilk adımınızda kendine has huzuruyla karşılayacak.
Midilli’ye Gidiş
Biz Midilli’ye Ayvalık’tan feribotla geçtik. Turyol ve Jalem, adaya sefer yapan firmalar. Eğer aracınızla geçiş yapacaksanız araçlı feribot seferleri yapan Turyol’u, adadan araç kiralayacaksanız araçsız Jalem’i seçebilirsiniz. Turyol ile yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Jalem ise aşağı yukarı 45 dakikada adaya ulaşıyor. Hem sabah hem akşam seferleri mevcut ama mevsime göre değişiklik gösterdiğinden kontrol etmekte fayda var. Feribotlines sitesinden hem bilet alabilirsiniz hem de saatlerine bakabilirsiniz. Fiyatlar kişi başı tek yön 15 Euro civarında. Adaya araçsız geçecekseniz bir sürü araç kiralama firması var ama bu işi son dakikaya bırakmamanızı tavsiye ederiz. Malum, ada büyük, talep çok. Fiyatlar sezona göre değişken ama günlük yaklaşık 35-50 Euro aralığında diyebiliriz. Tam bu noktada belirtmekte fayda var; Midilli’de yerleşim noktaları birbirine oldukça uzak olduğundan bu adayı keşfetmek için araba şart denilebilir. Toplu taşıma seçenekleri olsa da gün içerisinde özgürce hareket etmenize yetecek sıklıkta değil ve adanın yolları da oldukça virajlı.
Midilli’de Konaklama
Midilli keşfimizin neredeyse her aşamasına izini bırakan adanın dev bir ada oluşu konaklama kısmında da etkili. Yollarda çok zaman kaybetmemek, bu adanın tadını daha az yol yorgunluğu yaşayarak çıkartmak için adanın farklı noktalarında konaklamanızı önerebilirim. Merkez Mytilini oldukça hareketli ancak gider gitmez yol yapmak yerine şehir turu ile başlamak isterseniz konaklama için bir seçenek olabilir. Plomari, Petra ve Molivos ise daha yerel bir dokuya sahip. Mesela adayı kuzey ve güney olarak ikiye ayırıp birkaç gece Molivos ya da Petra’da, birkaç gece de Plomari’de konaklayabilirsiniz. Molivos sokaklarının dokusu ve nefis yeme-içme seçenekleri ile Plomari de plajları ile güzel bir Midilli seyahatinden isteyebileceğiniz her şeyi karşılayacaktır.
Konaklama noktanızı seçtikten sonra AirBnb ve Booking üzerinden birçok tesise ulaşabilirsiniz. Midilli’de de tıpkı diğer adalarda olduğu gibi genelde mütevazi bir konaklama anlayışı mevcut. Temiz bir yatak, abartıdan uzak odalar ve güzel bir manzara. Biz Molivos’ta Sunrise Otel’de kaldık. Birbirinden bağımsız şekilde planlanmış odaları ve manzarasıyla huzurlu bir konaklama deneyimiydi. Araştırma aşamasında gördüğümüz kadarıyla farklı farklı beklentilere uyabilecek çok sayıda alternatif mevcut.
Yolculuğu bitirip konaklama işini de hallettiğimize göre artık adanın koylarında, sokaklarında, ahtapot tabaklarında ve ouzo kadehlerinde kaybolma vaktidir.
Deneyimlediğimiz, önünden geçip aklımızın bir köşesine yazdığımız ya da arkadaşlarımızdan duyduğumuz bir sürü mekan var ve yazının tam da bu noktasında “unuttuğum var mı acaba” endişesi geldi bile.
Minik tavsiyeleri sıralamadan önce en başta söylemeliyim; biz elimizde “denenecekler” listemiz ile gitmedik adaya, önünden geçerken gözümüze hoş gelen, bilinmez bir sebeple bizi kendine çeken mekanlara dalıverdik. Sonuçtan da hep hoşnut kaldık. Bu yüzden size de kalbinizin ve midenizin sesini dinlemenizi tavsiye ediyorum.
Başlayalım bakalım adayı gezmeye!
Molivos
Daracık taş sokakları, merdivenli yokuşları, renkli evleri ve minik sahili ile ilk görüşte aşık olabileceğiniz bir yer. Hem yeme-içme hem konaklama hem de deniz keyfi için rahatlıkla tavsiye edilebilir.
Sahile indiğiniz noktada iplere asılı ahtapotları ve tahta masa-sandalyeleriyle sizi karşılayacak olan Octopus, klasik bir meze-ouzo akşamı için güzel bir seçenek. Denizin hemen kıyısında gelip geçen balıkçı teknelerini izleyerek kusursuz bir ada akşamı geçirebilirsiniz.
Sahil yerine biraz daha sokak aralarına doğru yürüyelim derseniz de Tropicana’da güzel bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Kocaman bir ağacın altında konumlanan bu tatlı mekanda deniz mahsüllü makarna ve et çeşitleri denenecekler listenizde mutlaka olmalı.
Günü deniz kenarında geçireyim akşam da hiç rahatımı bozmadan aynı mekanda hem yemek yiyip hem de güzel bir kokteylle günü batırayım derseniz tam bu plan için biçilmiş kaftan olan bir yer var; Congas Beach Bar. Denizin içinde şezlongları, gün boyu size eşlik eden yormayan müzikleri, çok çeşitli mutfağı ve kokteyl menüsüyle neredeyse tüm günü geçirebileceğiniz, “tatildeyim!” hissini sonuna kadar veren bir yer.
Molivos keyfi elbette bunlarla sınırlı değil. Şahane gün batımı manzarasıyla Pirate’s, çarşı girişinde nefis bir noktada tam geleni geçeni seyretmelik bar Symposion, tepeden denize bakan Mısırlou ve denize sıfır Bazaar; çeşit çeşit yerel bira, şarap ve kokteyl bulabileceğiniz keyif noktaları. Ayrıca hem göze hem mideye hitap eden tatlıları ve dondurmalarıyla Blue Fox’u da mutlaka listeye eklemelisiniz. Fiyatlara değinmek gerekirse, 2 kişilik gayet doyurucu bir yemek alkol dahil 40 Euro civarı. Biralar 5, kokteyller 7-8, kahveler de 2-3 Euro aralığında.
Hazır adanın en turistik noktasındayken hediyelik eşya, el yapımı seramik, ouzo çeşitleri, minik ahşap aksesuarlar, tasarım elbiseler ve takılar bulabileceğiniz güzel dükkanları da planınıza dahil edin. Ayrıca Molivos’a tepeden bakabileceğiniz Molivos Kalesi’ni de buraya gelmişken mutlaka görmelisiniz. Kıvrıla kıvrıla yükselen taş sokaklardan geçerek ulaşabileceğiniz kalenin yolu çok keyifli ve minik tırmanış sonunda bir şeyler içebileceğiniz harika manzaralı bir kafesi de mevcut.
Petra
Zamanın sanki biraz daha yavaş aktığı tatlı sahil kasabası Petra’ya geldi sıra. Biz özellikle planlamadık ama buraya ilk defa bir Pazar sabahı geldik ve büyülendik. Sebebi de kasabanın simgesi olan, 114 basamakla çıkılan bir kaya üzerine yaklaşık 250 yıl önce inşa edilen Panagia Glikofilusa Kilisesi. Pazar sabahları kilisede yapılan dua hoparlörlerle tüm kasabaya duyuruluyor ve katılmak isteyenler yavaş yavaş, sükünetle basamakları tırmanmaya başlıyor. Kalabalıkla birlikte sabah ayinini dinleyerek o yolu yürümek, muhteşem manzaralı kiliseye çıkıp Petra’ya bir de oradan bakmak kesinlikle unutulmaz bir deneyimdi.
Petra’da sizi bekleyen güzellik elbette bununla sınırlı değil. Minik ara sokaklar, eski konaklar, üzeri asmalarla örülü çarşı, herkesin bir arada oturup keyif yaptığı kafeler ve pastaneler, bir anda karşınıza çıkıveren sanat eseri gibi tabelalar ve güzelim kumsalı ile burası da adanın görülmeden geçilmemesi gereken yerlerinden birisi. Sahil boyu yanyana uzanan işletmelerde denize girebilir, yemeğinizi de deniz keyfinize ara vermeden buralarda yiyebilirsiniz.
Petra’ya gelmişken hemen bir sonraki koy olan Anaxos’a gitmeden olmaz. Ağaçlı kumsalı, sakin denizi ve ufak bir tepeye yerleşmiş minik yel değirmeni ile kartpostal manzarası sunan Anaxos’da plaj işletmeleri Midilli’nin çoğu yerinde olduğu gibi hem iyi bir yemek hem de frappe keyfi noktası. Ayrıca eğer zamanınız varsa burada gün batımı keyfi de bir başka oluyor.
Skala Skamnias
Minicik bir balıkçı kasabası ama barındırdığı huzur ve lezzet kendisinden kat kat büyük. Yan yana dizili birkaç restoran, kasabanın girişinde göreceğiniz karşılıklı hediyelik eşya dükkanları ve sahil boyu ağ ören balıkçılarıyla sizi ilk görüşte kendisine aşık edebilir Skala Skamnias.
Dalgakıran üzerindeki minik şapel Panagia Gorgona’yı ziyaret edip balıkçı kedilerini de sevdikten sonra yemek için dut ağaçlarıyla çevrili I Mouria Tou Myrivili’ye oturabilirsiniz. Istakoz ve ahtapot için doğru adres. Yemek sonrasında da sahil boyu yürüyüp en sondaki Kobos’da manda kaymağından dondurma yerseniz bu nefis günün hiçbir eksiği kalmamış olur.
Buraya dair ufak ama oldukça önemli bir not; ulaşım için sahilden gelen yolu değil de daha yukarıdan devam eden ana yolu kullanın. Sahil yolu hem oldukça bozuk hem de süre olarak ciddi zaman kaybı.
Eressos
Şair Sappho’nun memleketi Eressos adanın genelinden biraz daha farklı bir havaya sahip. Adanın geri kalanına hakim siesta ve sükunet hali burada yerini biraz eğlenceye bırakıyor. Uzun kumsalı boyunca kazıklar üzerine yerleşmiş bar ve restoranlarında eğlenen kalabalık gruplar ve farklı farklı mutfaklara sahip mekanlar ilk dikkatimizi çeken şeyler oldu. Ege mutfağı dışında bir şeyler denemek isterseniz Eressos’da seçenek bol. Ama aklınız hala ahtapotlarda kaldıysa Blue Sardine iyi bir seçim olabilir. Beach barlar arasından da Parasol ve Flamingo’yu deneyebilirsiniz.
Sahil boyu şezlong ve şemsiye temin edebileceğiniz tek bir nokta var. Onun dışındakiler için yanınızda ekipman taşımanızda fayda var. Yemek yiyip bir şeyler içtikten sonra sahilden içeri doğru yürümek isterseniz seramik dükkanları, ara sokaklar ve kiliseler sizi bekliyor. Sahilin en sonunda ise kayalıklar üzerinden tek başına denize doğru uzanan ufak kilise tam fotoğraflık.
Mytilene
Burada konaklamıyor olsanız bile adaya geliş ve gidiş sırasında mutlaka yolunuz düşecek. Kalabalık bir merkez noktası olduğu için başta ada ruhundan uzak gibi görünse de içerilere doğru ilerledikçe sizi daha sakin sokaklar ve eski köşkler karşılayacak. Sırf o yapıları görmek için bile zaman ayrılmalı derim. Ayrıca Hagios Therapondas Kilisesi, Ermou Caddesi, Metropolitlik Kilisesi görülmesi gereken yerlerden. Buralar arasında mekik dokurken karşınıza çıkacak yerel pastanelerin lezzetlerine de sakın hayır demeyin. Dondurması ve tatlıları ile ünlü Gardenia en sevilenlerden biri. Ayrıca Osmanlı döneminden kalma tarihi restoran Kafeneion o Ermis de listenizde olsun. Hem müzeye benzeyen ortamı çok güzel hem de yemekleri meşhur.
Plomari
Diğerleri gibi şirin bir sahil kasabası ama burayı öne çıkaran asıl özelliği ouzo üretim noktası olması. Ünlü Barbayanni markasının fabrikası da burada hatta. Dilerseniz gelmişken anason kokulu mini bir tur yapabilir, ouzo üretimi ile ilgili merak ettiklerinizi sorabilir ve satın alabilirsiniz. Bize fabrika turunda eşlik eden Yannis sayesinde hem keyifli bir keşif yaptık hem de çok enteresan bilgiler öğrendik.
Plomari’ye dair hep aklımda kalacak bir diğer güzel yer de tam meydandaki sarmaşıklarla kaplı tahta iskemleli kafe. Oturup geleni geçeni izleyerek bir frappe molası vermek için ideal bir nokta. Biraz ara sokaklarda kaybolmak isterseniz sizi burada da güzel detaylar bekliyor. Süslü değil, tam olması gerektiği gibi sade bir deneyim. Plomari’ye ayıracak uzun uzun zamanı olanlara Serafino Bar’ın kokteyllerini, Seven Seas Taverna’nın yemeklerini tavsiye edebilirim. Ayrıca Plomari’ye çok yakın bir noktada bulunan Agios Isidoros’da hem denize girebilirsiniz hem de muhteşem bir gün batımı izleyebilirsiniz.
Koskoca Midilli tavsiyeleri elbette bu kadar değil. Zaten adayı bir yazıya sığdırmak da haksızlık olur. Güzel Midilli’de 5 gün geçirmemize rağmen bir sürü plajı, tavernayı ve köyü de bir sonraki ziyaret için aklımın bir köşesine kaydettim. Sonra farkettim ki, buraya tekrar gelme planları yapmak bile çok güzel.
Yukarıda sıraladığım başlıklara ek olarak aklımda, kalbimde ve midemde iz bırakmış minik birkaç tavsiyem daha olacak.
- Mantamados’a mutlaka gidin. Köy içinde az sayıda kalan seramik dükkanları ve ufak köy kahvesi çok sevimli. Ayrıca hemen çıkışındaki Taksiarhis Manastırı görkemiyle sizi büyüleyecek. Manastır bahçesinde ballı yoğurt yemeyi de unutmayın.
- Petra Eressos arası yolda Kalloni’ye yakın Saint Ignatios Manastırı’nı ziyaret edin. 1523 tarihli manastırın içerisinde 2 Euro karşılığında gezebileceğiniz, kutsal giysilerin, eski ikonaların ve çeşitli objelerin sergilendiği bir müze kısmı da var.
- Bir gününüzü de Tarti Plajı’nda denize girmeye ayırın.
- Sigri’de fosilleşmiş ormanları ziyaret edin
- Molivos’dan dağ yollarına doğru çıkarsanız Vafios’da kızarmış kabak çiçeği dolması yiyin.
- Çok bilinen Mythos birası dışında Nissiopi’yi de mutlaka tadın.
- Adaya siesta ruhunun hakim olduğunu ve öğleden sonra-akşamüzeri aralığında birçok yerin kapalı olduğunu unutmayın.
Bir sürü madde listeledim ama en başta söylemem gereken en önemli tavsiyeyi yazının sonuna ekleyeyim; kendinizi adaya bırakın. Bırakın siesta saatiyle, yön değiştiren rüzgarıyla, güneşiyle, bulutuyla o günün planını biraz da Midilli şekillendirsin. Bazen denizin rengi, tadına bayıldığımız bir ouzo ya da bir anda gün sonuna dek kalmaya karar verdiğimiz plaj tatilin en güzel anısını yaratıveriyor.
Midilli’ye dair kalbimin orta yerine kurulmuş her güzelliğin size de iyi gelmesi dileğiyle.
Bir hatırlatma: Midilli öncesi ya da sonrasında farklı adalara da uzanmayı planlıyorsanız Mutlaka Gitmeniz Gereken Yunan Adaları yazımız size fikir verebilir.
Sevgiler,
Farah Samuray