Havana’da Gezilecek Yerler
Havana keyfinin en çok sokak sokak gezip, biraz da kaybolduğunuzda tadı çıkan şehirlerden bir tanesi. Nerden başlayalım, şehrin hangi kesimlerini kaçırmayalım diye sorarsanız yürüyüş ya da gezi rotanıza mutlaka eklemeniz gereken yerleri burada bulacaksınız. Havana şehri 3 bölgegen oluşuyor:
- La Habana Vieja (Eski Şehir)
- Centro Havana
- Vedada(şehrin daha modern kısmı)
Şehrin büyüklüğünü ve farklı bölgeler nasıl birbirine bağlıyor anlamak için “Hop on, hop off” turist otobüsleri iyi bir seçenek. Havana’da bu otobüslerden bulunması beni oldukça şaşırtsa da, çoğunlukla taksi ya da yürüyerek gezdiğimiz şehirdeki uzak yerleri görebilmek için iyi bir seçenek oldu. (Ücret 10 CUC)
La Malecon

La Malecon, Vedado bölgesinden eski şehir La Habana’ya kadar uzanan kordon yolu. Öğle saatlerinde sıcaktan dolayı sakin olsa da, sabah ya da akşam üzeri yürüyüş yapanlar, oturmuş muhabbet edenler, ve balık tutanlar ile dolan bu yolun en güzel kısmı üzerinde göreceğiniz rengarenk klasik arabalar.
Havana’ya kadar gelmişken mutlaka yapmanız gereken aktivitelerden biri ise kendinize istediğiniz renkte üstü açık klasik bir araba seçip, Malecon’dan geçerek La Habana’ya saçlarınız savrularak varmak. Gün batımı sırasında kordon boyundaki renkler ayrıca canlı ve güzel oluyor.
Denk getirebilirseniz bu aktiviteyi gün batımında yapmanızı öneririm. Bu yolculuğu ayarlarken dikkat edilmesi gerekenlerin başında ücret pazarlığı geliyor. Küba’da başta fiyatta anlaşmadan taksi kullanmayın, yoksa çoğunlukla şişirilmiş ücretler ödemenizi talep edebiliyorlar. Ulaşım masraflarınızı biraz kısmak için başka turistlerle araç paylaşmak güzel bir seçenek.
Geldiniz La Habana‘ya:) Benim için burası Havana’da gezilecek yerler arasında en güzel seçenek. Dar sokakların büyük ve ihtişamlı meydanlara bağladığı La Habana’nın en göz alıcı yerlerinden bazıları şöyle:
La Habana Vieja
Plaza de Catedral

Havana’da gezilecek yerler arasında bizim ayak attığımız ilk La Habana meydanı Plaza de Catedral’dı. Benim için en görkemli olanlarından biri de o. 18 yüzyılın Küba Gotik mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Katedral, Kübalı yazar Alejo Carpentier tarafından “taşa dönüştürülmüş müzik” olarak tanımlanmış.
Yine aynı bölgede “Museo de Arte Colonial” ve “Casa del Marqués de Arcos” yer alıyor. Casa del Marqués de Arcos en ilgi çekici tarafı ise güzel kemerleri, mavi kepenkleri ve mavi vitrayları. Her La Habana meydanında olduğu gibi, meydan büyüklü küçüklü Cafe, restaurant ve barlarla çevrili.
Bizim favorimiz ise katedrali arkanızda bıraktığınızda meydanın sonuna doğru sağda kalan çıkmaz sokaktaki cafeler oldu. Akşam üzeri bu bölge de müzik hiç eksik olmuyor (Gerçi çoğunlukla Havana’da sokaklarda müzik hiç eksik olmuyor:)). Ve duyduklarımızın aksine yemekler lezzetli ve uygun fiyatlı. “Esto no es ün Cafe” de güzel bir yemek yiyip, 3CUC a Mojitolarınızı yudumlayabilirsiniz.
Calle Obispo

Parque de Central ve Plazas des Armas arasında yer alan Calle Obispo eski Havana’nın en canlı caddelerinden birisi. Her köşede canlı müzik eşliğinde danseden bir grup bulmak mümkün. İlk gün biraz çekingenlik olsa da, biraz Küba sokaklarına ve atmosferine alıştıktan sonra siz de kendinizi kaygısızca dans ederken bulursunuz umarım.
Not: Müzisyenler nerdeyse her şarkı sonrası para toplamak için dolaşıyorlar. Yanınızdan 1 CUC bozukluk ya da 20 CUP eksik etmeyin. Tabi ki para vermek gibi bir zorunluluğunuz yok ama beklenti bu yönde ve Küba sokaklarını bu kadar güzelleştiren müzisyenleri desteklemek bence önemli.)
Bir çok ufak dükkan, cafe, galerinin yer aldığı bu sokakta eğer bir Hemingway okuru iseniz özellikle görmek isteyebileceğiniz iki yer bulunuyor.
- Hotel Ambos Mundos: Ernest Hemingway’in sık sık kaldığı ve “Çanlar kimin için çalıyor” u yazdığı otel. (buradaki linkten de bakabilirsiniz)
- El Floridita bar; Hemingway’in takılmayı en çok sevdiği bar olduğu söyleniyor. Hatta barın köşesinde bir Hemingway heykeli dahi var. Fakat biz fazla turistik ve gereksiz pahalı bulduk. Normalde 3-4 CUC civarı olan içkiler burada 7-8 CUC civarında
Ayrıca Calle Obispo’nun paralelinde bulunan Mercaderes ve Oficios’da görülmesi gereken sokaklar arasında.
Plaza des Armas

Eskiden çoğunlukla askeri gösteriler için kullanılan Plaza des Armas, yemyeşil ağaçlarla dolu, son derece huzur verici bir meydan. Hatta Havana’da gezilecek yerler arasında en çok huzur veren yerler arasında. Karşınıza koşturup oyun oynayan çocuklar ve kitap standları ile çıkıyor. Meydanın ortasında 1868’de İspanyol kolonistlere karşı 10 yıl savaşlarını başlatan ve “Ulusun babası” olarak bilinen Carlos Manuel de Céspedes’in anıtı yer alıyor. Meydanın çevresinde 18.yy Neoklasik Yunan stilinde inşa edilmiş “El Templete”, Museo de la Ciudad ve Castillo de la Real Fuerza kalesi bulunuyor.
Plaza de San Francisco

Plaza de San Francisco Havana’nın en etkileyici meydanlarından bir tanesi. Plaza de Catedral ile kolaylıkla yarışır diyebiliriz. 1730 yılında inşa edilen İglesia y Convento de San Francisco de Asís meydanın en dikkat çekici binası. Carrara marble Fuente de los Leones fiskiyesi ise alana 1836 yılında eklenmiş. Kilisenin girişinin hemen karşısında Casa de Carmen Montilla isimli bir galeri bulunuyor. Kendine has, mozaiklerle süslenmiş avlusunu gezebilir, üst katından ise Plaza de San Francisco’daki kalabalığı izleyebilirsiniz.
La Vieja

La Habana’da en yeni ve en büyük meydan La Vieja. Art Neavue stilindeki rengarenk evler ve avanguard tarzda heykeller ile diğer meydanlardan ayrışıyor. Ve tabiki Küba’nın vazgeçilmezi müzisyenler ile dolu. Bir çok kafe, restaurant bulunan maydan ufak bir mola vermek için ideal.
Centro Havana
Museo de la Revolucion

Eski başkanlık sarayı olan binanın yapımı 1920 yılında tamamlanmış, Küba Devrimi sonrasında bir süre hükümet ve bakanlar kurulu tarafından kullanılıp, sonrasında Devrim Müzesine dönüştürülmüş. Binanın içerisinin tasarımının ünlü mücevher firması Tiffany&Co tarafından yapılmış olması ise enteresan bir detay.
Müzede Fidel, Raul Casto ve Che Guevara’nın içinde bulunduğu 81 devrimciyi Meksika’dan Küba’ya taşıyan Granma gemisi, devrim esnasında kullanılan silahlar, tanklar ve Che Guavera ve Camilo Cienfuegos’un balmumu heykellerini görebilirsiniz. Müze her gün 10.00-17.00 arası açık ve giriş 5 CUC. Karşısında ise Museo Nacional de Bellas Artes yer alıyor.
El Capitolio

Binanın Washington DC’deki başkanlık sarayı ile benzerliği ilk bakışta şaşırtasa da, inşa edildiği 1926-29 yılları arasında ülke bağımsız ama büyük oranla Amerika’nın kontrolündeyken özellikle bu binaya benzeyecek şekilde inşa edilmiş. Yapımında sabahtan akşama kadar 5000 işçi çalışmış. Muhtemelen Havana’da gezilecek yerleri aradığınızda ilk göreceğiniz Havana fotoğraflarından.
Devrimden önce meclis olarak kullanılan bina devrim sonrası Bilim ve Teknoloji Bakanlığına dönüştürülmüş. İçerisinde ise çok kapsamlı bir bilim ve teknoloji kütüphanesi bulunuyor. Şu anda ne yazık ki restorasyon devam ettiği için içerisine girmek mümkün değil.
Calejon De Hamel

Burayı bir nevi ufak bir açık hava sanat sergisi gibi düşünebilirsiniz. Ulusal temalı duvar resimlerden, konservelerden yapılmış heykellere, Afrika sanatından, kuvetlerin içerisinde resmedilmiş Küçük Prens’e farklı temalar bulmak mümkün. Ayrıca eserlerin sahibi Salvador González’in atölyesini de görebilirsiniz.
Vedada
Plaza de la Revolucion

Plaza de la Revolucion un bir tarafından iki binanın üzerine binaları tamamen kaplayacak şekilde hazırlanmış Che Guevera ve Camilo Cienfuegos figürleri bulunuyor.
* Benim gibi gitmeden önce çok Küba tarihi okumamışlar için: Camilo, Küba Devriminin Fidel, Raul ve Che kadar önemli figürlerinden. Raul ve Fidel Castro Domuzlar körfezi çıkartmasını yaparken, Yaguajay operasyonunu Camilo, Santa Clara operasyonunu ise Che yönetiyor.
Devrim başarıyla sonuçlandıktan sonra Fidel yine bu meydanda yaptığı konuşmasında, konuşmasına ara verip Camilo’ya dönüp “Voy bien, Camilo?” (“Nasıl gidiyorum, Camilo?”) diye soruyor, Camilo ise “Vas bien, Fidel” (İyi gidiyorsun, Fidel) diye cevap veriyor. Bu sözü de meydandaki resminin altında yer alıyor. Sempatik mizacı dolayısı ile halk tarafından çok sevilen Camilo, ne yazık ki 1959’da Fidel’in gönderdiği bir görevden dönerken içinde bulunduğu helikopterle birlikte ortadan kayboluyor, ne kazaya ait bir kalıntı ne de ceset bulunuyor. Bu dönemde Camilo ile Fidel’in arasının pek iyi olmadığı söyleniyor(!)
Meydanın diğer tarafında ise devasa bir Jose Marti anıtı(109 mt) ve heykeli(18mt) buluyor. Devrimci bir filozof ve politik teorist Jose Marti, 19.yyda Küba’nın İspanyollardan bağımsız olması için savaşmış ve hala en büyük ulusal kahramanlardan bir tanesi. Havanada gezilmesi, görülmesi gereken yerler arasında en başlarda yer alıyor.
Hotel Nacional

1930 yılında inşa edilen otel, tamamen Amerikalılara yönelik olarak yapılmış ve Kübalıların kalmasına izin bile verilmiyormuş. Marlon Brando’dan Fred Astaire’e, Frank Sinatra’dan Walt Disney’e kadar birçok ünlü Amerikalı devrim öncesi otele teşrif etmiş. Amerika’yla sınırların kapalı olduğu dönemde ise Vladimir Putin, Xi Jinping gibi politik figürler kalmış.
Son derece görkemli bina denize nazır bir tepede yer alıyor. Havana’nın geri kalanından biraz farklı bir dünyada. Fiyatlar yüksek olsa da bahçeyi görüp, denize karşı bir bira içmeye değer. Ayrıca hiçbir şey yiyip, içmeden sadece otelin otantik Küba stili lobisini ve yemyeşil, ferah bahçesini gezip de çıkabilirsiniz. Binanın birçok turist tarafından ziyaret edilmesine son derece alışkınlar.
Havana’da gezilecek yerler listesi yapmaya çalıştım. Umarım faydalı olur. Bunun dışında Küba Gezi rehberi yazımıza göz atmanızı tavsiye ederim.