Belgrad’da otel işleten, üstelik “Y kuşağından bir arkadaşımızın, Gizem’in hikayesini anlatmak istedik. Türkiye’de başarılı bir okul hayatı, akabinde renkli ve yaratıcı bir iş hayatını geride bırakıp Belgrad’a yerleşme kararı alan Gizem’in neden bu kararları aldığını, hayatının nasıl bir döneminde olduğunu, nasıl geçtiğini konuşalım istedik.
Not: İlk iki sorunun cevabı çok az uzun 🙂 Ancak sonra Gizem’ciğimiz daha kısa ve net yanıtlar vermiş hemen okumayı bırakmayın bizce çok faydalı bir yazı. (swh)
2. Not: Gizem genelde fotoğraflarını tetris ile çektiği için çok kaliteli olmayan ama eğlencesi bol olan görsellerle karşılaşacaksınız.
Gizem; biz Belgrad’da yaşadığını ve otel işlettiğini biliyoruz. Bildiklerimizin ne kadarı doğru , yanlış yahut eksik ?
1 seneyi aşkın süredir Belgrad’da yaşıyorum. Her şey doğal sürecinde geliştiğinden, 1 ay öncesine kadar açık konuşmak gerekirse sosyalleşmek ve partilemek dışında pek bir eylemim olmadı. Ayrıca “şunu yapacağım” deyip de gurbet elde hayalleri gerçekleştirmek öyle çok da kolay değil. Arzular şelale olsa da, bir şeyleri fille dökmek epey vakit aldı.
Ben her nerde olursa olsun tüm işlerin öncelikle insan ilişkileri bazlı yürüdüğüne ve kalıcı olabildiğine inandığımdan beklemenin bana kaybettirdiklerinden çok kazandırdıklarıyla ilgilendim ki geliştirdiğim ilişkileri de gelecekte burdan ne iş çıkar temelinde değil, arkadaşlık üzerinden kurduğumdan mütevellit her şey çok daha sağlıklı oldu diye düşünüyorum.
Sadede gelecek olursak, 1.5 ay önce şehrin en hip caddesinde bir hostel açtım, burada Avrupa’nın en iyi alternatif kulüplerinden biri olan 20/44 isimli mekanın sahipleriyle ortak olarak 5 odalı ufak bir işletme olarak başladık; iki taraflı olarak doğal sürecinde öğreniyoruz aslında; hiçbirimiz bu işte profesyonel değiliz. Birçok hostel var; ki bizden çok daha fazla imkanlara sahipler.
Benim en çok güvendiğim ve bizi farklı kıldığını düşündüğüm nokta ki; tecrübeyle sabit, misafirlerimize turistten daha çok lokal gibi hissettirebilmemiz. 3 gün gelen bir kişi, 3 günde Google’da bulamayacağı mekanlara bizim sayemizde, tarzı ve beklentisine göre kolayca ulaşabilir. Benim için ilk kez gittiğim bir şehirde en önemli şey budur; zaten artık hepimiz her şeye ulaşabiliyoruz. Ama tadı veren ve tatmini sağlayan ulaşabildiklerimizin ötesi….
Yurtdışında yaşama fikri nereden geldi? Vahiy gibi aniden mi , salına salına sinsice mi?
Fikir gelmedi. Malum Türkiye’nin her geçen gün daha da yakındığımız politik, sosyolojik ve ekonomik durumu hepimizin diline genel bir kaçma arzusunu pelesenk etmiş olsa dahi, hiçbir zaman böyle bir fikri inşaa etmedim. Bundan bir buçuk yıl önce üniversiteden en yakın arkadaşımla tesadüfi geldiğimiz 3 günlük Belgrad gezimizle başladı her şey.
İkimiz de işlerimizde istifa etmiş ve kafa dağıtmak istemiştik. 3 günün sonunda neden Belgrad sorusunun cevabını ararken, kendimizi tatilimizi uzatırken bulduk. Ha bugün ha yarın döneceğiz derken, 3 aydan fazla burdaydık. Ama burada yaşama isteği ikimizde de bir şekilde oluşmuştu, ne yapacağımız konusunda zerre fikrimiz olmamasına rağmen. Akışına bırakmanın hakkını veriyorduk anlayacağın.
Arkadaşım bu sürecin sonunda isteğinden bağımsız İstanbul’a dönmek durumunda kaldı. Ben de Belgrad’da beni insanların dışında neyin tuttuğunu bilmediğim hayatıma devam ettim. Burada bir şekilde bir şeyler (ne olduğunu bilmiyorum) yapabileceğimi hissettim; çünkü kendimi ruhsal olarak daha iyi hissettim.
Hala insanlar “Neden Belgrad?” dediğinde bir cevap bulamıyorum 🙂 Gel zaman git zaman olaylar gelişti; Belgrad’ın ve Avrupa’nın en iyi ve benim müdavimden daha çok ev sahibi olduğum kulübün sahipleri hostel açmayı düşünüyoruz; ortak olalım teklifiyle geldiler. Hiç düşünmeden tamam dedim. En sevdiğim, güvendiğim insanlarla iş yapma ve iş yaparsam da burada kitabına uygun yaşayabilme fikri…. Daha iyisi olamazdı.
Gizem’in işlettiği otel olan Local Hostel’e buradan ulaşıp rezervasyon yapabilirsiniz.
Takdir edersin ki otel açıp işletmek biraz sıradışı bir örnek.. Bunu biraz detaylandırır mısın, bu süreç zor mu, nasıl izin aldın, neler yaptın?
Biri bana yurtdışında otel açıp işleteceksin dese gerçekten ciddiye almazdım, yalan değil. 🙂 Ama işte artık kader mi; karma mı bilemeyeceğim. Ben “hayat” deyip geçmeyi tercih ediyorum daha çok. Bürokratik süre. ve prosedürler elbette ki kolay değil; ama benim en büyük avantajım ortaklarımın Sırp olması ve karşılaşabileceğim tüm zorlukları onların yardımıyla hiç zorlanmadan atlatabilmiş olmam. Ortaklarım da “ortak” olmaktan daha çok yakın arkadaşlarım olduğundan hiç zorlanmadım desem yeridir.
Peki bulunduğun ülkede yahut şehirde yaşamanın zorlukları neler?
Sırbistan için söyleyebileceğim; hele ki Belgrad için çok konu var. Tarihsel süreçte birçok talihsizlik ve zorlu bir süreçten geçmiş bu ülkeyi ve insanlarını burada yaşadıkça daha iyi anlıyorsun. Bir yabancı olarak beni rahatsız eden bir durumla karşılaşmadım. Tabii bunun çevremdeki insanlar ve vakit geçirdiğin lokasyon vs. gibi birçok şeyle ilgisi var. Sonuçta bir yerdeki hayatını insanlar ve mekanlar üzerinden kurguluyorsun. İstanbul’da da küçük üçgenimden çok uzaklaşmıyordum. 🙂
Burası sosyalist geçmişi ve konumu da sebebiyle Avrupa’nın diğer şehirlerine göre birçok anlamda geride kalmış diyebileceğimiz bir yer. Belgrad’ı tanımlamam gerekirse şöyle derim: 1997’de pause’a basmışsın ve o şekilde devam ediyor. Galiba en çok da bu halini seviyorum.
Bu işi yaparken seyahat etmeye fırsatın oluyor mu ?
Evet, fazlasıyla. Lokasyon olarak epey avantajlı bir pozisyonda olduğunu zamanla daha da iyi anladım. İstanbul’dayken uçak bileti, tarih…vs gibi planladığım şeylere burada hiç ihtiyaç hissetmiyorum açıkçası. Haftasonu Budapeşte’ye gitmek için arkadaşımın gel demesi yeterli… Arabayla 4-5 saat aralığında birçok destinasyona ulaşabiliyor olmak ya da uzun bir road trip planlamak gerçekten büyük ayrıcalık.
İstanbul’la kıyasladığında Belgrad da yaşamak nasıl bir his?
Hiç özlemiyorum desem? Ailem ve arkadaşlarım dışında beni İstanbul’a bağlayan hiçbir şey kalmamış, bunu 1 yıllık süreçte her Türkiye’ye gidişimde daha da kuvvetle hissettim. Şehir olarak kıyaslarsak ki hiç adil olmaz herhalde… İstanbul benzersiz, Belgrad ise oldukça sıradan hatta abartırsak çirkin bile diyebileceğimiz bir şehir. Ama bir yeri yaşanabilir kılan insanlar. En azından benim için öyle. Paris’i şehir olarak tartışamayız bile; ama asla orada yaşayamayacağıma birkaç kez şans vermeme rağmen eminim mesela.
Son olarak malum yurtdışında yaşamak isteyen tonlarca insan var tavsiyelerin neler?
Benim yurtdışında yaşamak adına bir fikrim ve planım olmadı. Her şey benden bağımsız gelişti. O yüzden çok doğru biri olmayabilirim bu soruya cevap verebilecek. Ama şunu söyleyebilirim; bir kere hiçbir şey planladığın gibi olmuyor (ki bu güzel ve daha iyi bir his), seni iyi hissettiren yere git, bekle, yaşa, gerekirse garsonluk bile yaparım fikrine ok olduğunda tamamdır, doğru yerdesin.
Belgrad’a gitme gibi planlarınız varsa şu yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz: Belgrad Gezilecek Yerler
Gizem Dölçel’e pek çok teşekkür ederiz, verdiği samimi cevaplar dolayısıyla.