1960’larda Ortadoğu’nun İsviçre’si olarak anılan, zamanın jet sosyetesinin ve gezginlerin göz bebeği olan Beyrut’a günümüzde gitmek istediğimizde başkalarından ilk aldığımız tepki ‘Oralar karışık ya, gidip ne yapacaksın?’ oluyor maalesef. Eğer sizin de aklınıza düştüyse bu güzel, hüzünlü ama bir o kadar da çılgın ülkeye gitmek, şarabınızı alın, Fayrouz’dan Beirut arka planda çalarken izin verin size bir Beyrut gezi rehberi yazayım.
Aslında Beyrut’u tanımlamak zor. Ortadoğulu ama değil gibi, yüz ölçümü olarak küçük ama içinde ayrı bir dünya var, zor günler geçiriyor ama her gece sabahlara kadar çılgın partiler devam ediyor. Biz orada yaşarken ülkenin büyük bir kısmına elektrik günde sadece birkaç saat verilebiliyordu. Her güne, bir bankanın daha parasını almak isteyen sivil vatandaşlar tarafından basıldığı haberleri ile uyanıyorduk. Ekim 2022’de kolera salgını patladı. Gün be gün mültecilerin kamplarından doğru ülkenin içine yayılmasını izledik.
Bütün bunlara rağmen, Beyrut’a gitmeli misiniz, KESİNLİKLE!
Beyrut Gezisi Öncesi Bilmeniz Gerekenler
Beyrut gezi rehberimize, gezi öncesinde mutlaka bilmeniz gerekenlerle başlayalım:
- Beyrut’a İstanbul’dan ve yazın Antalya, Adana, Dalaman gibi değişik havalimanlarından direkt uçuş var. Yaklaşık 1.5 saat hatta daha az sürüyor.
- Türk vatandaşları Lübnan’a vize almadan girebiliyorlar, 90 gün serbest dolaşım hakkı var.
- Neredeyse herkes az çok İngilizce konuşuyor veya anlıyor. Biz hiç iletişim sıkıntısı çekmedik. Anadilleri Arapça ama İngilizce ve Fransızca da çok yaygın. Türkçe konuştuğunuzu duyup yanınıza gelenler olacaktır. Neredeyse karşılaştığım herkes Türk dizilerini izliyor ve dizilerden az çok bazı kelimeleri, selamlaşmaları öğrenmiş. Onlara ek olarak Türkiye’den göçen Ermeniler de çok sayıda. Fanatik milliyetçileri dışında bizim karşılaştıklarımızın hepsi Türkiye’yi çok özlediklerini söyleyip çok tatlı Türkçe muhabbet ettiler.
- Gelelim en önemli kısma: Lübnan’a mutlaka yanınızda nakit dolarla gelin. Havaalanında veya bankalarda bozdurmak gibi bir hata yapmayın. Hükümetin açıkladığı resmi kura göre 1 USD 15.000 Lübnan Lirası iken, gerçekte/karaborsada (bu yazının yazıldığı sırada) 93.000 Lira. https://lirarate.org ‘dan gitmeden önce güncel duruma bakmanızı öneririz. Bazı restoran ve marketler dolar ile ödeme kabul etmeye başladılar ama bazı yerlerde turist kazıklamak için resmi kurdan çevirmeye çalışıyorlar. Öyle olunca da iki kokteyle 100 USD vermek durumunda kalabilirsiniz.
- Bununla bağlantılı olarak kredi kartı kullanmayı kesinlikle önermiyoruz. Bazı bankalar gerçek kurdan çevirebilirken, bazıları resmi kurdan çevirip 10 dakikalık Uber yolculuğuna 770 lira fatura kesebiliyorlar (yaşandı.)
- Peki ya bu karaborsa nerede? Nerede döviz bozdurabilirsiniz? Biz oradayken birkaç kere yabancı olduğumuzu anladıklarında adamlar gelip dolar bozdurmak ister misiniz iyi fiyattan veriyoruz dediler ama bizce onlara çok güvenmeyin. Azıcık muhabbet kurup tekel bayilere, bakkallara, telefonculara, hatta kaldığınız otellere sorun ve tek seferde elinizdeki tüm doları bozdurmayın.
- Telefon hattı olarak Alfa alabilirsiniz, en çok tercih edilen o oluyor genellikle.
- İnternet en iyi bölgelerde bile 1-5mbps hızda. O yüzden kalacağınız süre boyunca çok önemli online görüşmeler yapmayı planlamayın.
- Eğer çok az bir bütçeyle gelmiyorsanız ve sadece Beyrut’la sınırlı kalmayacaksanız, araba kiralamanız şart. Toplu taşıma zor ve güvensiz. Uber/Bolt güzel çalışıyor ama mutlaka nakit ödeyin. Araba kiraları ise günlük yaklaşık 25-30 USD.
- Ülkenin yaklaşık %67’si Müslümanken %33’ü Hristiyan. Ülkenin güneyinden kuzeyine doğru gittiğinizde bu ayrımı çok net bir şekilde hissedebiliyorsunuz çünkü kuzeyde yoğunlukla Hristiyanlar yaşarken, güneyde çoğunlukla Müslümanlar yaşıyor. Sabah uyandığınızda camı açıp ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığını duymak çok etkileyici.
- Lübnan’da birkaç senedir çözülemeyen bir enerji problemi mevcut. Bu nedenle eğer gece varacaksanız geçtiğiniz yollar, sokaklar karanlıkta olacak. Telefonunuzun fenerini kullanabilecek kadar şarjınız olduğuna emin olun.
- ‘Lübnan’da alkol bulabilir miyiz?’ diye soran olur mu bilmiyoruz ama yine de söyleyelim, hem de en alasını bulursunuz! Bizim rakının kardeşi olan arak ve birçok güzel şarabın ana vatanı Lübnan.
Beyrut’ta Nerede Kalınır?
Beyrut’ta her bütçeye göre konaklama imkânı var ama tabi sunduğu olanaklar da fiyata bağlı olarak değişiyor. Online olarak konaklama ayarlarken ucuz olsun diye gidip Taliban taraftarlarının yoğunlukta olduğu mahallelerde kalma riskini de göz önünde bulundurmalısınız. Bu nedenle Beyrut gezi rehberimizde size tavsiyemiz Gemmayze, Ashrafiyeh, Mar Mikahel, Hamra, Raouche, Verdun gibi mahallelerde otel/airbnb bulmanız. Buralar hem şehir merkezi olarak adlandırabileceğimiz bölgeler hem de daha kozmopolit ve turistik. Ayrıca rezervasyon yaptırdıktan sonra kalacağınız yere email atıp veya arayıp jeneratörleri var mı diye sormanızı öneririz.
Beyrut’ta Kaç Gün Kalınmalı?
Eğer sadece Beyrut’u gezmek için geliyorsanız bir hafta sonu yeterli olacaktır. Fakat bizim önerimiz kesinlikle en az 1 hafta ayırıp Lübnan’daki diğer şehirleri de görmeniz.
Beyrut’ta Gezilecek Yerler
Beyrut’un belli başlı turistik mahalleleri birbirine çok yakın. Bazı mahallelere ise (mesela Beyrut Ulusal Müzesi’ne) yaya yolu düzgün olmadığı için yürümeyi önermiyoruz. O yüzden GoogleMaps’e güvenip ‘3 km gösteriyor yürürüz biz oraya’ diye hataya düşmeyin.
Öncelikle bütün turistlerin yaptığı gibi soluğu Pigeon Rocks’da yani Raouche’da alırsınız. Burası Beyrut ile özdeşleşmiş, denizin içinde kaya formasyonlarının olduğu sahil şeridi. Bu sahil boyunca yürüyebilir veya bu ünlü kayaların içinden balıkçı teknesiyle veya jetski ile geçebilirsiniz.
Orada sizin turist olduğunuzu görünce zaten binmek isteyip istemediğinizi sormak için yanınıza geleceklerdir ama hiç kimse gelmezse de yakınlardaki kişilere veya restoranlara sorduğunuzda yardımcı olacaklardır. Bu bölge özellikle çok turistik olduğundan dilenciler normalden fazla. Çantanıza, cüzdanınıza sahip olmakta fayda var.
‘Beyrut Merkez Bölgesi’ diye geçen Old Town, parlamentonun da bulunduğu belki Beyrut’un en güzel binalarına sahip mahallesi. Fakat gidince göreceksiniz ki tam bir hayalet şehir!
Parlamento orada olduğu için çok sayıda protesto gösterilerine sahne olan meydan ve ona açılan sokakların girişlerinde askerler nöbet tutuyor ve denetimli olarak arabasız, sadece yaya olarak meydana girilebiliyor. Meydanda yer alan Al Abed Saat Kulesi, Aya Yorgi Ortodoks Rum Kilisesi, Eski Roma Kalıntıları ve Aziz Yorgi Mârûnî Kilisesi gezilecek yerler arasında.
Merkeze Al Omari Camii tarafından girdiyseniz o girişin tam karşı tarafında Beirut Souks’u bulacaksınız.
Önünde renkli I<3Beirut yazısının olduğu yer daha birkaç sene önce son derece şık dükkanların olduğu lüks bir alışveriş koridoruyken şimdilerde yine gösteriler nedeniyle çoğu dükkan boş ve kapanmış durumda. Son zamanlarda tekrardan buraları canlandırma çabaları başladı gerçi, o yüzden bazı dükkanları açık bulabilirsiniz. Souk’un alt katında Signature by Spinneys var, burayı da üst düzey bir Macrocenter olarak düşünebilirsiniz. Eğer Türkiye’de bulamadığınız ithal gıda ürünleri vs. varsa buraya bir uğrayın.
Souk tarafından denize doğru yürüdüğünüzde ise Zaitunay Bay olarak adlandırılan yat limanına geleceksiniz. Sıra sıra dizilmiş restoran veya cafelerde oturup kitabınızı okuyabilir, uzaktan çalışıyorsanız çalışabilir, sadece dolaşanları izleyip marinanın tadını çıkarabilir, yatlara bakıp iç geçirebilirsiniz. Restoranların yanı sıra, bir adet sanat galerisi ve bijuteri dükkanı da var. Sevdiklerinize hediye almak isterseniz buradaki dükkanda çok güzel ve orijinal takılar bulabilirsiniz.
Soukların tam tersi tarafında, yani merkezin diğer tarafında kocaman bir camii göreceksiniz. Burası eski cumhurbaşkanları Rafik Hariri’nin mezarının bulunduğu Muhammed El-Emin Camii. İbadet saatleri dışında ziyarete açık.
Camiden biraz ilerideki Saifi Village’a mutlaka gitmenizi öneririz. Burası sanat galerileriyle ve minik restoranlarıyla ünlü bohem bir mahalle. Yakın zamanlarda kentsel dönüşüme uğramasıyla, pastel tonlarındaki tatlı binalarıyla Instagram fotoğrafları için de vazgeçilmez bir mekân olmuş durumda. Burada bir öğlen veya akşamüzeri hafif bir şeyler yiyip içmek için tam meydanda bulunan Paname’de veya sokak arasındaki Meat the Fish’de oturup fotoğraf çektirenleri izleyebilir, bu Fransız kolonyal stilindeki mahallede yaşamanın nasıl olacağını hayal etmeye çalışabilirsiniz.
Saifi’den çıkıp biraz daha kuzeye yürüdüğünüzde Gemmayze mahallesine ve sonrasında Mar Mikhael’e varacaksınız. Saifi’den çıktığınızda girişinde Patisserie Paul’ü gördüğünüz cadde Garoud caddesidir. Buradan dümdüz ilerleyerek bu mahallelerde dolaşabilir, ara sokaklara girip bohem Beyrut hayatını gözlemleyebilir, sanat galerilerini gezebilir, küçük, yerel, hipsterların uğrak mekanları olan kafelerinde soluklanabilirsiniz.
Burada özellikle, aynı zamanda bir otel olan ArtHaus’ta bir öğle yemeği yemenizi, hiç olmazsa sadece içine girip arka bahçesinde bir kahve içmenizi öneririz. Hiçbir yere sapmadan dümdüz yürüdüğünüzde Starbucks’a varacaksınız. O zaman Mar Mikhael’in hatta ve hatta resmi olan Beyrut sınırlarının sonuna geldiniz demektir.
Mar Mikhael taraflarında dolaşırken 2020’deki liman patlamasından kalan yıkıntıları göreceksiniz.
Bir günü de müzelere ayırıp Beit Beirut’u ve Beyrut Ulusal Müzesi’ni gezmenizi öneririz.
Beit Beirut iç savaşta ağır yaralar alıp neredeyse yıkılmak üzereyken 2003’te müze ve kültürel buluşma noktası haline getirilmiş bir yapı. Beirut’un yakın tarihi üzerine bilgi edinmek için burayı ziyaret edebilirsiniz. Beyrut Ulusal Müzesi ise daha eski uygarlıklardan kalan çok donanımlı bir müze. Bizi açıkçası bu kadar zengin olması çok şaşırtmıştı. Eğer ilginizi çekerse MIM Mineral Müzesini de gezebilirsiniz.
Müzelerden çıktıktan sonra Hamra Caddesi’ne gidip alışveriş yapıp kafelerde yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Eğer bir de avm görelim derseniz, Verdun mahallesinde yer alan ABC Verdun büyük ve keyifli bir avm. Mimarisi ve özellikle çatısının kısmen açık olması İstanbul’daki Kanyon’u anımsatıyor. Ama burası normal avmlerden daha yeşil ve katlanılabilir.
Beyrut’ta Nerede Ne Yenir?
Geldik en can alıcı soruya! Lübnan mutfağı, Türk mutfağı kadar zengin ve leziz. Hatta kimse kızmasın ama bazı yemeklerin doğum yeri burası olduğu için Türkiye’de yediklerimizi unutturan yemekler de var. Mesela humus ve falafel! Lübnan mutfağında nohut gibi baklagiller de çok kullanıldığından vegan/vejetaryenler için de tatmin edici. Nargile severler içinse güzel haber: nereye oturursanız oturun ilk başta mutlaka gelip içecek siparişi alır gibi nargile isteyip istemediğinizi soruyorlar.
Eğer çok çok kısıtlı bütçeyle gelmediyseniz bazı youtuberların yaptığı gibi, her öğünü Tawouk (bildiğiniz tavuk dürüm) ile geçiştirmenizi önermiyoruz. Eğer diyorsanız ki yok ben paramı yemeğe harcamam o zaman çok uygun fiyatlı bir sürü seçenek var. Özellikle fırınlardan taze çıkmış Manoush ve Manakish her öğün sıkılmadan yenecek lezzetlerden. Eğer hijyen maceralarına açıksanız street food olarak da güzel şeyler bulursunuz.
Lübnan’a indik, ilk akşamımızda şöyle güzel bir yerde, güzel bir manzarayla yemek yiyelim derseniz Raouche’da Güvercin Kayalıkları manzarası eşliğinde yemek yemeye Al Falamanki’ye gidebilirsiniz. Samimi, kasıntı olmayan ama yine de kaliteli ve lezzetli yemekleri olan bir mekân.
Biraz deniz kenarından içerilere girince Beirut Downtown denilen son derece modern ve süslü mahallede, Em Sherif, Be Babel, Kun ve Amar turistlerce olduğu kadar hali vakti yerinde olan yerellerce de çok sevilen restoranlar. Beyrut’ta kötü yemek bulmak için şanssız olmanız gerekiyor. Bu restoranlar hem çok lezzetli yemeklere sahip hem de biraz daha popüler. Burada özellikle Lübnanlı kadınlar sıkça süslenip püslenip ‘girls night out’ yapıyorlar. Beyrut’taki en lüks arabaları burada görüp ‘kriz varsa bu arabaları kimler kullanıyor’ gibi sorular kafanızı meşgul edebilir, bizden söylemesi.
Eğer hafta sonunda Beyrut’ta kaldıysanız ve lokallerin ailecek gittiği bir yerde kahvaltı yapmak isterseniz Lakkis Farm’ı öneririz. Burası “çiftlikten sofranıza” diyebileceğimiz bir yer. Kendi süt ve diğer hayvansal ürünlerini üretiyorlar ve çok beğenilen bir kahvaltısı var. Özellikle ‘sfiha’ denen etli Lübnan poğaçası çok rağbet görüyor.
Eğer Lübnan mutfağından sıkıldık, biraz da dünya mutfağına bakalım diyorsanız gezi rehberimizde ilk önerimiz Mar Mikhael’deki Tom & Mutz olacak.
Burası kendi pizzalarını odun fırınında yapan, küçük ve samimi bir İtalyan restoranı. Cadde üzerinde 4-5 tane, içeride de yaklaşık 10 adet masaları var ve akşam yemeğinde gitmek istiyorsanız rezervasyon yaptırmanız lazım. Biz rezervasyonsuz gidip bar kısmında oturuyorduk. Böylece hem barmenle sohbet edip hem de pizzanızı yapılırken görebiliyorsunuz. İkinci en çok önerilen İtalyan ise Bavaglino ama biz oraya gitmedik.
Hamburger yiyebileceğiniz bir sürü yer var ama bizim önerimiz Gemmayze’deki Husk olacaktır. Burası da microdiner olarak nitelendirildiğinden biraz sıra beklemeniz gerekebilir.
Bonus: Eğer arabanız varsa ve Beyrut dışında ama yine de çok uzak olmayan bir yerlerde bir akşam geçirmek isterseniz, kişisel favorilerimizden ikisi olan Dbayeh’deki Al Mandaloun ve yine aynı bölgede yer alan The Village adlı restoran/bar kompleksi içindeki Nasma’da yemek yemenizi öneririz. Al Mandaloun deniz kenarında ve çok tatlı bir konsepte sahip. Eğer nargile içiyorsanız buraya akşamüzeri gidip gün batımını nargileniz ve kahveniz/biranız eşliğinde izleyebilirsiniz. The Village içinde yer alan Nasma ise çok bir özelliği olmayan bir restoran ama yemekleri çok doyurucu ve lezzetli.
Beyrut’ta Gece Hayatı
Konu Beyrut olunca, beklentilerden birisi de gece hayatı oluyor. Biz 30 yaş ve üzeri olduğumuz için çok çılgın gece hayatını deneyimlemedik ama gördüklerimiz de bize yetti.
Beyrut’ta Cumartesiler geç başlıyor. Eğer bizim yaptığımız gibi “saat 8’de yemeğimizi yiyelim, 10 gibi de mekanlara geçelim” derseniz etrafta kimseyi bulamaz, ‘Beyrut gece hayatı çok sönükmüş’ diye yanılabilirsiniz. Beyrutlular genelde 11 gibi çıkmaya başlıyor ve sabahın erken saatlerine kadar hatta gün doğana kadar eğleniyorlar.
Beyrut’ta gece hayatının kalbi Ashrafiyeh (Monot Caddesi), Mar Mikhael ve Gemmayze’de atıyor dersek yanılmış olmayız. Bu üç birbirine yakın mesafedeki mahallede azıcık dolanıp kendi zevkinize göre bir şeyler bulmanız mümkün. Buralar en çok mekânın olduğu yerler fakat gece hayatı tabii ki bunlarla sınırlı da değil. Beyrut’un dışında da araçla ulaşabileceğiniz, çılgın partilerin olduğu mekanlar mevcut. Spine Beirut, Aria, Faraya, Y Rooftop ve Zaarour’da bulunan Frozen Cherry bunlardan birkaçı.
Gece hayatı değil ama ben ‘sunset drinks’ insanıyım diyorsanız Beyrut sizi çok mutlu edecek. Beyrut’ta gün batımı gerçekten çok ama çok güzel oluyor. Mutlaka bir rooftopta veya daha önceden bahsettiğimiz Byblos veya Batroun’daki mekanlarda bu keyfi yaşamalısınız.
Beyrut Dışı
Beyrut dışında Lübnan’a gittiğinizde görmeniz gereken en önemli yerlerden biri ise kesinlikle Suriye sınırına yakın Baalbek Tapınak Kenti kalıntılarıdır. Dünyanın en büyük Roma tapınak kompleksi olarak adlandırılan Baalbek’in temelleri M.Ö 1100 yıllarında Fenikeliler tarafından atılmıştır.
Doğu’dan Batı’ya giden ticaret yolunun önemli bir merkezi olan, antik çağın Roma’dan sonraki en önemli dini merkezi olarak kabul edilen ve tarih içerisinde savaşlar nedeniyle pek çok kez el değiştiren Baalbek; Bizanslılar, Selçuklular, Eyyubiler, Haçlılar, Moğollar, Memlüklüler ve Osmanlılar hâkimiyetine girmiş, her medeniyet şehre kendilerinden bir şeyler katmıştır. Buradaki en sembolik yapılar Baküs ve Jüpiter Tapınağı’dır. Beyrut’a yaklaşık 2 saat uzaklıktadır.
Eğer havanın güzel olduğu bir mevsimde giderseniz denize girmek çok güzel bir fikir olacaktır. Dünyanın en eski şehirlerinden biri olduğu söylenen Byblos/Jbeil hem denize girmek için hem de antik kenti gezip alışveriş yapıp bir şeyler yemek için çok güzel bir nokta. Koyda isterseniz havlunuzu serip denize girin, isterseniz sahildeki işletmelerin şezlonglarında uzanıp bir şeyler içerek tadını çıkarın, size kalmış. Kina Handcrafted Bar’da kokteyl veya limandaki El Pepe’de arak-balık keyfi yaparak gün batımını izlemek, yapmadan dönmemeniz gereken şeylerden sadece biri (veya ikisi diyelim).
Batroun da Byblos gibi tatlı ve minik bir kıyı şehri, Byblos’dan bir 15-20 dakika uzaklıkta. Burada da aynı şekilde gündüz yüzüp, eski şehri gezip, akşamında Bolero Batroun’da büyüleyici gün batımını izleyebilirsiniz.
Beyrut gezi rehberimizin başında dediğimiz gibi Lübnan’da şarapçılık oldukça gelişmiş. Bizim gittiğimiz IXSIR Winery’de Pazar günleri açık büfe öğle yemeği servisi var. Açık büfe demek aslında tam da doğru değil çünkü yemeklerin çoğunluğunu orada gözünüzün önünde hazırlıyorlar. (Vegan arkadaşlarımız burayı okumadan geçsin) kuzu çevirme, döner, lahmacun, Asya mutfağını andıran wokta hazırlanan et yemekleri ve tabii ki lahmacun, humus, fattoush, tabbouleh!
Taze ve lokal içeriklerle hazırlanan Lübnan yemekleri yiyip tatmin edici Lübnan şarapları içmek için buraya gitmenizi öneririz. Ama sadece yazları açık olduğunu ve mutlaka hafta başından rezervasyon yapmanız gerektiğini hatırlatalım. Elinizde bir kadeh şarabınızla bağların üzerinden güneşin batımını izlemek unutamayacağınız bir anı olacak!
Bu liste uzar ve gider ama rehberimizde son bahsetmek istediğimiz yer, Jeita Grotto yani Jeita Mağarası; genel uzunluğu yaklaşık 9 km olan iki büyük kalker mağaranın kompleksidir. İçinde klostrofobik hissedeceğimizi düşündüğümüzden biz gitmedik ama gidenler o kadar da klostrofobik olmadığını ve aşırı güzel olduğunu söylüyor. Sizi rahatsız etmezse mutlaka buraya da zaman ayırmalısınız.
Lübnan aslında Türkiye gibi; zıtlıkların harmonisi demek doğru olur. Ülkenin bir kısmı açlıkla, yoksullukla sınanırken, onlardan belki 20-30 km ötede Lübnanlı dolar milyarderleri altlarında milyon dolarlık, Lübnan’da başka eşi olmayan arabalarıyla, eğlenceleri için bir gecede binlerce dolar harcayabiliyorlar. Günün sadece birkaç saati elektrik alabilen aileler buzdolaplarındaki azıcık yemeklerini nasıl soğuk tutabileceklerini düşünürlerken gece kulüplerinde ışık şovları yapılıyor, denize lazer tutuluyor sırf eğlence için. Emekli öğretmenler, doktorlar yıllarca emeklerinin karşılığında aldıkları maaşları bankalardan çekemezken belki 10 km ötede Casino du Liban’da bir gecede aklımızın alamayacağı paralar harcanıyor.
Ve tüm bunlara rağmen, Lübnan’lılar el ele verip ayağa kalkacakları günleri umutla bekliyor. Gençlerle konuştuğunuzda gözlerindeki umudu görebiliyor, hissedebiliyorsunuz.
İşte bu yüzden Lübnan bende çok derin izler bıraktı, umarım siz de aynı keyfi alabilirsiniz.
Bu arada hazır yeni yıl yaklaşıyorken vize derdiyle boğuşmadan plan yapmak isterseniz Beyrut dışı alternatifleri de bulabileceğiniz Yılbaşında Gidilecek Vizesiz Ülkeler yazımıza göz atabilirsiniz.