Gezgin röportajlarımıza, bizi çok etkileyen bir hikayeyle, yaşam tarzıyla devam etmek istedik. Öyle ki, bu hikayenin içinde karavan var, tekne var, serüven var… Kısacası bir yolculuktan çok o yolculuğun hayat tarzına dönüşmüş hali var.
Nihan ve Babür.. İkisi de sanat ve sporla içiçe. Hatta şöyle demek ve detay vermek daha doğru olur: Nihan, Alp disiplini kayak branşında milli sporcu, Babür ise Türkiye’de sayılı “freestyle” snowboardçulardan. Ha bir de hikayenin çok önemli bir parçası var kızları Ada Aden. O da henüz 3 yaşında.
Hikayenin en önemli noktası bu ailenin teknede ve karavanda yaşıyor olması. Bu hayat aslında gezgin dünyasında çokça hayali kurulan, tercih etmekten ziyade tecrübe etmekten bile çekinilen bir macera. Çok da anlatmak istemiyorum; Nihan size yanıt versin diye.
Kısaca yaşantınızı , sizi tanımamız için soruyorum: Nasıl bir hayat idame ettiriyorsunuz? Nerede yaşıyorsunuz? Nerede çalışıyorsunuz?
Nihan: Hobilerim ve şimdiki mesleğim dolayı hayatım boyunca hep gezmişimdir. Ailem hep desteklemiştir bu durumu. Hatta yeteneklerimin gelişmesini onlara borçluyum. Şanslıyım ki benim gibi işi gezmekle bağlantılı olan bir eş buldum. Birlikte hem gezip hem de çalışıyoruz.
Ayrı düştüğümüz zamanlar da oluyor. Ben kış ayları Kartalkaya’ya kayak öğretmenliği yapmak için gidiyorum. Yazın ise musaitliğim durumunda windsurf eğitimi ve yelken eğitimi veriyorum. Onun harici zamanlarda Yelkenli teknemiz Marlin ve karavanımızda vakit geçiriyorum.
Esas mesleğim Beden eğitimi öğretmenliği. Babür’ün ise extrem sporlar üzerine ‘’tahtamecmua’’ adlı online bir dergisi var ve extrem sporlar üzerine organizasyonlar ve festivaller düzenliyor. Tekneye ve karavana sponsor buluyoruz. Dergilere yazı yazıyoruz gibi ek getiriler var. Sürekli bir koşturma içersindeyiz. Ben biraz daha sabit kalma eğilimi göstermeye başladım tabi kızımız için. Yorucu bir hayat sürekli hareket halinde olmak. Ama hayat bizim için böyle güzel.
Aslında gezgin yahut “seyyah” titrini hakeden nadir insanlardan olduğunuz için bu röportajı yapmaya karar verdik 🙂 Sürekli “gezen bir evde” olmak nasıl bir duygu?
Teşekkür ederiz. Bizi böyle değerlendirmenize çok memnun olduk.?
Evet evimizle beraber geziyoruz, o yüzden hiç ev özlemi çekmiyoruz . Çok eğlenceli ve keyifli olduğunu söyleyebilirim. Nereyi beğenirsen orada yaşıyorsun. Arabayla seyahat ederken ya da deniz yolculuğuyla hani deriz ya ne kadar güzel bir yer, manzarası harika diye işte biz birde hadi bir kaç gün burada kalalım diyebiliyoruz.
Türkiye, bu istediğin yerde konaklama konusunda daha rahat, Avrupa’da öyle kafanın estiği yere koyamıyorsun karavanı. Karavan parklarına girmen gerekiyor ya da tır parklarına. Teknede ise zaten alargada ( Teknenin hiç bir yere bağlanmadan demir ile açıkta kalması) olduğun zaman sorun olmuyor. Limanlarda keyifli oluyor. Her limanda sevgili misali, bir çok tanıdığımız oldu, onları görmek insanın hoşuna gidiyor onlarında bizi.
Ada olmadan önce daha rahattık tabi. Sorumluluk kendimize karşı vardı sadece. Ama şimdi bir çocuğun sorumluluğunu taşımak daha zor. Daha güvenli yerleri seçmeye çalışıyoruz karavanda. Kumsalı olsun ya da Ada’nın eğlenebileceği mekanlarda olmak tercihimiz. Teknede zaten bir sorun yok ‘’ deniz bizim oyun bahçemiz’’.
Yaşadığınız , içinde olduğunuz hayatın (gezenevde olmanın) avantajları ve dezavantajları neler?
Avantajı yaşadığımız hayatı resimlerle anlatmaya çalıştığım instagram sayfamdaki isim gibi ”Gezenev” de yaşamak. Sürekli evinle, eşinle, çocuğunla (kızım Ada), köpeğinle ( cookie) yaşamak.. Özgürce yaşamak, canın nerede isterse orada olmak. Çocukla nasıl olacak derdimiz yok çünkü onun bir oyuncak kutusu var büyük onu doldurmaya izni var haliyle o da kendi eşyalarından ayrılmıyor. Kalabalık, koşturma yok. Manzara hep güzel. Salaş olabiliyorsun.
Dezavantajı ise; bazen insan daha büyük olan evini özlüyor. Toprak olmayan, deniz olmayan yaşam alanını da istiyorsun. Ya da umarsızca yıkanmak, rahat bulaşık yıkamak. Bizim yaşamımızda en büyük lüks su belki de. Hem karavanda hem de teknede. Her şey çok kıymetli ve düzenli toplu olmalısın. Disiplin şart.
Bazen bir fırtına çıkabilir. Önceden haberin oluyor zaten ama o ayrı bir iş. Ya da karavandayken deli gibi yağmur yağabilir. Bunların hepsi büyük koşturma. Evdeyken ki gibi pencere kapatmaya benzemiyor.. Yolculuğa başlamadan önce yapman gereken görevler var, bitirince yapman gereken görevler var. Görevler bittiğinde ise hayat bize güzel ?
Yaşam alanlarınızı tekne ve karavan olarak ikiye ayırırsak sizi daha mutlu eden daha konforlu bir yaşam sürdüğünüz alan hangisi?
İkisini de çok seviyorum. Teknede daha ulaşılamazsın. Çok bakir koylar bulabiliyorsun. Kimsenin olmadığı, hiçbir ışığın olmadığı, internetin çekmediği, nefesini duyduğun yerleri bulabiliyorsun. Gece yıldızlar üzerine düşüyor. Kimse seni rahatsız edemez. İnanılmaz bir haz teknede yaşamak.
Yunan adaları, Gökova, Hisarönü Körfezi.. Hepsi ama hepsi harika yerler. Bu nedenlerden dolayı tekne favorim olabilir. Ama denizin şakası olmaz kelimesi de bir gerçek orada işte bazen hayatının en büyük korkularını yaşayabiliyorsun. Çok fazla sorumluluk gerektiriyor. Bir tekne alayım da gezeyim biraz diyemezsin. Eğitim şart. Koşullar zor. Bir dalga bile keyfini kaçırabiliyor. Zor ama o yüzden de keyfi de bir o kadar mükemmel. Her insanın harcı değil diyelim.
Karavan da ise klasik karayolu dediğin yerlerde biz çekme karavancılar, biraz düşünüyoruz. Yol Eğimleri zorluyor. Onun haricinde pek sıkıntısı yok. Sorumluluk güvenliliğini sağladıktan sonra yok denecek kadar az. Keyfide bir o kadar güzel. Spor spotları için kullanıyoruz karavanı daha çok. Otel niyetine. Daha uzun daha konforlu kalabiliyoruz, istediğimiz yerde.
Denizin olmadığı yerlerde karavan, karanın olmadığı yerlerde tekne diyelim biz.
Sizi çok etkileyen başınızdan geçen olay-olaylar oldu mu bizle bu seyahati kısaca paylaşır mısınız?
Hem de pek çok var ? geriye dönüp bakınca bizim gibi bir aile tabi ne maceraydı diyor. Ama diğerleri kabus olarak görürdü hala yaşadıklarımızı. Büyük maceralar atlattık, o zamanın kabuslarını diyelim.. Bu hikayede kızımız Ada yoktu, Cookie vardı. Bodrum – Atina seyri yapıyorduk. 20 Yunan Adası geçecektik.
Her bir geçiş ayrı bir maceraydı da ”Amorgos” adlı adada 6 gün mahsur kaldıktan sonra, ani bir kararla demir almaya karar verdik. Ayrıldıktan 10 dk sonra 5 metrelik dalgaları kafadan almaya başladık.
O zamanlar teknemiz 33 feet (10.5 metre idi) Her dalgaya tırmanıp ortaya düşüyorduk. Bütün sular üzerimize boşalıyordu. Dalga üstümüzden geçiyordu yani. Bazen tekneleri batıran üçleme dediğimiz dalgalardan geliyordu. Geri dönmemiz mümkün değildi. Yan döndüğümüzde devrilmemiz kaçınılmaz olurdu.
Çok korkmuştum. 1.5 saat kadar öyle seyir aldık. Sonra bir adanın altına kaçtık. Ondan sonra 42 Knot (77,78 km) rüzgarla mücadele ettik. Limana varana kadar çok ama çok zor şartlar yaşadık. Liman girişi ayrı bir olaydı. Küçük bir adaya girdik ve yanaşması da zordu çok rüzgarlıydı hava. Sonunda bağlanıp. Karaya ayak basınca. Yeri öpme misali; Bir restaurantta spagetti lobster ve şarap sipariş ettik. Hayatta kalma şerefine ☺
Karavanla ise arabamızı zorlayan bir yoldan bir koya indik. Çok dar bir yoldu, geri dönüş için hızlanmak içinde bir alan yoktu. Koyuda hiç beğenmemiştik zaten. Çıkmak istediğimiz anda karavan arabayı aşağıya çekmeye başladı. Kontrol eve geçmişti yani ☺.En sonunda traktör çağırdık . O anayola kadar çekti karavanı. Bize de ders oldu önce keşif yapıp, sonra ineceğiz aşağılara diye. Özellikle güney bölgelerde bu şart..
Çocukla gezmek konusu herkes için bilğiniz üzre bir kabus . Siz bu kabusu nasıl atlattınız?
Öncelikle biz bu hayatı yaşarken kızımız oldu. Ada Bodrum’da doğdu. Teknede çok fazla vakit geçiriyorduk. Doğuştan adapteydi yani. Mesela bir tekne seyahatimize başlamadan önce, emekliyordu. Seyahat sonunda Kos adasında yürümeye başladı. 10 aylıktı.
Tekne bence bir evden daha güvenli. Mobilyalar hareket etmiyor ve yuvarlak kenarlı. Denize düşme yeter.! Televizyon yok, doğa şartları. Çocuk büyütmek için ideal. Tuvalet eğitimi de çok kolay oldu. Bence teknede ve karavanda çocuk büyütmek çok keyifli. Bir tek soğuk hava ve su mücadelemiz sıkıntılı.
Şöyle diyebilirim, biz keyfimizi bozmak istemediğimiz için o bize doğuştan uymak zorunda kaldı. Ona sorarsanız eğer, çok seviyor. Tekne Marlin’i çok özlediğini söylüyor. Karavana gidelim diye tutturduğu oluyor. Onunda bizim gibi stabil bir evde, uzun kalma süresi en fazla 1- 2 ay.
(Çocukla seyahat için bu yazımıza göz atabilirsiniz)
Karavan ve tekne dışında seyahatlere çıktığınız oluyor mu?
Tabiki de çıkıyoruz. Genellikle işimizle zevklerimizi harmanladığımız için araba ile çıkmayı tercih ediyoruz. Türkiye Avusturya yolculuğu yapıyoruz son 3 senedir. Direkt uçakla Avusturya’ya gitmek bize göre değil. Aşağıda görülmesi, gezilmesi gereken o kadar çok ülke , şehir var ki. Bunu göz ardı edemezsiniz.
Bunun için vakit gerekiyor tabi. Biz o yüzden iş yaratıyoruz kendimize. Vaktimiz yoksa uçakla da gideriz tabi. Bu yolculuklar araba ile olduğu için Ada’yı biraz zorluyor ama ”dayanabiliyorum ben” diyor. Doğduğundan beri bu şekilde olduğu için hayatı bu sanıyor sanırım. Mesela Ada şuan 3.5 yaşında. Şu ana kadar, 9 ülke ve bir çok şehir gezdi. Hiç uçağa binmedi…
Malumunuz özellikle son 10 yılda insanların seyahat etme hissiyatı – isteği had safhada. bu konuda sürekli teknede ve karavanda yaşayan insanlar olarak gezginlere ve gezgin olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Öncelikle mutlaka her şeyde olduğu gibi eğitim şart özellikle tekne için. Deniz çok zorlu bir yaşam. Araba kullanmaya benzemez. Eğitim alıp bir bilenle, belki bir seyre çıkmak gerekir. Bir geçmişleri yoksa tabi. Karavan için bir hayal kurmak yeterli sanırım. Artık koşullar daha kolay. İnsanlara hayal gibi geliyor bu hayat. Masa başı işinden kopmak gerekir, bizimki gibi bir hayat için. Zor bir hayat.
Tekne ve Karavan; bir iki işle yürür hale gelmiyor. Biz büyük bir keyif içinde büyük zorluklar yaşıyoruz kimi zaman. Ödün veriyoruz bazen. Geçinmek için kazanmak gerekir. Ama tatil günlerinde , alışveriş yapmak yerine bu tarz gezilere katılınabilir. Bir kere yaşadıkları zaman zaten kopamayacaklardır bu garanti. Risk alsınlar.
Yanındaki insanda çok önemli bu işte, tek kişilik sevda ile olmaz. Bir kişi yanına şart, öbür türlü bu bir yanlızlık yolculuğu olur. Bizimki bir yaşam şekli biz bu yaşamı seçtik. Önce neyi çok istediğinizi bulmalı, sonra bu işlere girmelisiniz. Ama bizim hayatımızı hafta sonu hobisi gibi yapanlarda var. Bu da makul.
Herkese bol bol gezmeler, görmeler dilerim. Kafanızı kaldırıp, evrenin bize verdiği güzelliklere gülümseyip, onları sevmenizi dilerim..
Diğer seyahat röportajı için bu yazımıza göz atabilirsiniz.
*Gezenev'e Nihan'a ve Babür'e, filgezi olarak pek çok teşekkür ederiz.