Sanat ve modanın başkenti Milano, her yıl milyonlarca turisti ağırlıyor. Defalarca gidip doyamadığımız Milano nasıl lokal gezilir, Milano’da nereleri görmeli, ne yiyip içmeli; hepsi Milano Turu ve Como Gölü gezisi yazımızda. Ayrıca adım adım, şehirde keşfedeceğiniz yerleri içeren Milano Gezi Rehberi yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Gitmeye hiç doyamadığımız, her seferinde çok keyif alacağımızdan emin olduğumuz bir ülke varsa o da İtalya. Tüm dünya da bizim gibi düşündüğünden İtalya dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden biri. Milano da, başkent Roma, Floransa ve Venedik gibi ülkenin en ilgi çekici şehirlerinden.
Her giden, şehri diğer İtalya şehirleriyle karşılaştırdığından olsa gerek, şehir genellikle biraz soğuk ve ciddi olarak yorumlanıyor. Ama bizce öyle değil; bu yazıyla birlikte Milano ile ilgili tüm ön yargılarınızı yıkmaya hazır olun.
Gitmeden önce bazılarından sıkıcı olduğuna dair bazılarından da aşırı keyifli olduğuna dair yorumları duyduk. En güzeli kendimiz deneyimleyelim; sevip sevmeyeceğimize bakalım, Milano nasıl bir İtalyan derken, 2010 yılında hizmet vermeye başlayan, yurtiçi ve yurtdışı turlarını ve birçok fırsatı bünyesinde bulunduran online tur şirketi Gruppal ile iş birliği yaptık.
Milano ve İsviçre Gölleri Turu ile modanın başkenti Milano’nun yanında Como, Lugano ve Garda gölleri ile Verona’yı görme fırsatı sunan Gruppal ile seyahatimize beraber göz atalım!
Sabah Sabiha Gökçen’den kalkan Türk Havayolları uçuşuyla iki buçuk saat gibi bir sürede Milano’ya vardık. Havaalanında tüm tur toplandıktan sonra, araçla merkeze geçtik.
Milano’nun Temel Yapıları
Duomo Katedrali (Duomo di Milano)
Önce panoramik bir Milano şehir turu yapacağız, dünyanın en güzel katedrallerinden biri olan Duomo di Milano’ya yolumuzu düşürüyoruz. Yapımı 500 küsür yıl süren katedral büyüleyici güzellikte. Bilet almak, içini gezmek, tepesinden manzaraya bakmak isterseniz kalabalık ve yorucu bir sıra ile karşılaşacağınızı da belirtelim ama değmez mi? Değer!
Galleria Vittorio Emanuele II
Duomo’nun çok yakınında bulunan Galleria Vittorio Emanuele, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri. Diğer en eski merkezlerinden birinin de İstanbul’daki Mısır Çarşısı olduğunu belirtiyor hemen rehberimiz. İçerisinde ünlü mağazalardan, restoranlardan, pastanelere kadar her şey var.
Alışveriş yapmak pahalı olacağından euro’nun yükselen değerini de düşündüğümüzden sizi üzmek istemiyoruz, zaten mimari güzelliği size yetecek. İçerisinde bulunan Marchesi 1824’de kahve molanızı es geçmeyin. Üst camından Galleria Vittorio Emanuele’nin günlük rutinini ve ona hayran kalan insanları seyre dalın.
Zamanında Duomo Meydanı’ndan La Scala’ya kolay ulaşım sağlayabilmek için yapılan Galleria’da; dört koridorunun kesiştiği noktada, cam kubbenin hemen altındaki zeminde bir boğa figürü göreceksiniz. Topuklarınızı boğanın cinsel organı üzerine koyup etrafında üç tur atmanızın size şans ve bereket getirileceğine inanılıyormuş. Bu tarz batıl inançları olanlar Milano Turu yazımızda buluşuyor. 🙂
Scala Meydanı (Piazza della Scala)
Galleria Vittorio Emanuele’ye Duomo Meydanı’ndan girdik, dümdüz ilerlediğimizde karşımıza Piazza della Scala çıkıyor. Meydanın ortasında Leonardo da Vinci heykelini görüyoruz, heykelin tam karşısında ise meşhur La Scala Tiyatrosunu.
La Scala Tiyatrosu (Teatro alla Scala)
İtalya’nın ve dünyanın en büyük opera sanatçılarına ev sahipliği yapan bina sadece bir opera binası değil! İçerisinde müzisyen, dansçı yetiştiren en önemli okullardan biri ve opera tarihine adanmış bir müze de mevcut. Puccini’nin efsanevi operası Turandot, ilk defa burada sergilenmiş. Toscanini batonunu aşağı indirmiş, seyircilere dönmüş ve “Opera burada sona eriyor, zira maestro artık yaşamıyor” demiş.
Hatırlarsanız; Puccini, Turandot’u tamamlayamadan ölmüştü. Bazı tarihlerde beklenilen performansı gösteremeyen sanatçıların yuhalandığı opera binalarından biridir aynı zamanda. Roma arenalarından örnek alınarak yapılan binada belki de seyirciler ile sahnenin aynı seviyede olmasının sebebi de budur, kim bilebilir?
Sforzesco Şatosu (Castello Sforzesco)
Müzeler merkezi haline gelmiş bir kale burası. İçerisinde yüzlerce sanat eseri ve kültür mirası var, Avrupa’nın en eski yapıları arasında olmasının en tatlı yanlarından bir diğeri, girişinin ücretsiz olması. Arka tarafında kalenin bahçesi tadında konumlanmış Sempione Parkı’nda yayılmayı ya da piknik yapmayı Milano’da yapılacaklar listenize eklemenizi tavsiye ederiz.
Santa Maria delle Grazie / Santa Maria delle Grazie Bazilikası
Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği”ni bilmeyen yoktur diye düşünüyoruz. Eserin duvara resmedildiği bazilikaya hoşgeldiniz! Eser; Unesco Dünya Kültür Merkezi listesinde tabii ki, İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki son akşam yemeği tasvirini anlatıyor. O nedenle talep büyük. İçeri girememe ihtimaliniz yüksek. Giriş biletleri karaborsaya kadar düşüyor. Bu devasa eseri ve Leonardo da Vinci’nin dehasını görmek isterseniz; online bilet almanızı öneriyoruz.
( https://www.milan-museum.com/museums-milan.php )
Palazzo Reale
Eskiden kraliyet sarayı olan şimdilerde belirli zaman aralıklarıyla ünlü sanat eserlerine ev sahipliği yapan kültür merkezini görülecekler listenize ekleyebilirsiniz. Dönemsel sergileri güncel olarak takip edebilmeniz için web sitesini buraya bırakıyoruz. http://www.palazzorealemilano.it/wps/portal/luogo/palazzoreale
Bosco Verticale
Şehir içinde doğa hasreti çekenleri çok iyi anlıyoruz, bunu anlayıp yaratıcı işlerle yorumlayan mimarlara da sarılıp öpmek istiyoruz! İtalyan mimar ve şehir plancısı Stefano Boeri’nin tasarladığı dikey orman adını alan binaları Milano’da mutlaka görmenizi tavsiye ederiz. Balkonlarında küçüklü büyüklü bitkiler olan bina yatak bir ormandan ziyade dikey bir ormanı andırıyor ve sera gazlarını emerek oksijen de sağlıyor. Yaşasın çevreci tasarımlar!
Brera Bölgesi
Brera, bize göre Milano’nun en keyifli bölgesi. Parke taşlı daracık sokakları, minik trattoriaları, sanat atölyeleri, tatlı tasarım mağazaları ile Brera kalbimizi fethetti. Biz tam da Design Week tarihleri içerisinde Milano’da olduğumu için Brera’nın her köşesinden sanat fışkırıyordu.
Pinacoteca di Brera, Brera’da mutlaka görmeniz gereken bir durak. Ünlü resim galerisi, Caravaggio’dan Rafaello’ya muhteşem ressamların eserlerine ev sahipliği yapıyor. Francesco Hayez’in ünlü “The Kiss” tablosu da, Fatih Sultan Mehmet’in portresi yapan, Bellini ailesinin en küçük oğlu Gentile Bellini’nin, “San Marco’nun İskenderiye’de Dua Edişi” eseri de burada yer alıyor.
Galerinin hemen arkasında bir de güzel sanatlar akademisini barındırıyor. Design Week dolayısıyla, galerinin içerisinde deneyimlemelik farklı etkinlikler mevcuttu. Onlara da dahil olarak, sanat öğrencileri ile sosyalleşerek ve keyifli bahçesinde dinlenerek güzel bir mola vermiş olduk. Vaktiniz olursa ve meraklıysanız kütüphanesine de bir göz atın deriz. En eskisi 1700’lerden kalma sanat kitapları sevenleri için çıldırmalık!
Biraz da Brera’da ne yiyelim içelim onlara gelelim. Biz bir gün, akşam üzeri şarap yanına biraz peynir ve şarküteri için Parma&Co’yu tercih ettik. Tatlı-kahve türü bir şeyler isterseniz mutlaka Botega Caffe Cacao’yu deneyin. Bölgede en bayıldığımız restoran ise Temakhino oldu. Sushi’yi Brezilya kültürüyle harmanlayan Temakhino bizi kendine hayran bıraktı. İtalya’ya gidip sushi mi yediniz demeyin, mutlaka deneyin.
Navigli Bölgesi
Milano’nun kanal kıyısı bölgesi Navigli günün her saatli çok canlı olan bir lokasyon. Naviglio Grande ve Naviglio Martesana aslında Leonardo da Vinci tarafından ulaşımı kolaylaştırmak için planlanmış. Bugün, özellikle Naviglio Grande, etrafına sıralanmış restoranlarla şehrin kalbinin attığı, en hareketli noktalardan birisi. Milano’da aperitivo kültürü çok yaygın.
Aperitivo nedir?
Aperitivo, genellikle 18:00-22:00 saatleri arasında yemek öncesi bir içki ile birlikte bir şeyler atıştırıp sosyalleşme ritüeli. Aperitivo sunan restoranlara girdiğinizde, sadece içki parası ödeyerek, belirli bir saat aralığında büfede sunulan yiyeceklerden istediğiniz kadar yiyebiliyorsunuz.
Milano’da Yeme İçme Önerileri
Geldik Milano turumuzun çok büyük arz eden bölümüne: Milano’da ne yenir, ne içilir. İtalyan mutfağı denince bile ağzımızın suyu aktığı için sizi daha fazla bekletmeyip önerilere dalalım.
-
Dry
Dry, canlı ve eğlenceli ortamıyla şu sıralar Milano’nun en popüler mekanlarından birisi. Farklı ve kaliteli kokteyller denemek istiyorsanız, Dry doğru adres. Biz bir fesleğen, zencefil, limon kombinasyonu denedik, hala sayıklıyoruz. Kokteyllerinin yanında da efsane pizzalarından yemeden olmaz, bizimkinin ömrü 5 dakika sürdü, bizden söylemesi 🙂 Bu arada önden rezervasyon yaptırmak şart.
Adres: Via Solferino 33
-
Fonderie Milanesi
Oldukça sakin bir muhitin, sessiz bir sokağında, muhteşem bir avluya giriyorsunuz. Karanlık koridorları takip ettiğinizde karşınıza Fonderie Milanesi çıkıyor. Burası oldukça lokal ve canlı bir bar. Bocconi Üniversitesi’ne çok yakın olduğundan öğrenciler de sıklıkla tercih ediyor. Hem gündüz hem gece tercih edebilirsiniz. Gece sosyalleşmek için ideal, biz bayıldık.
Adres: Via Giovenale, 7
-
Le Biciclette
Bisikletlerle süslü mekan, tatlı dekorasyonuyla bizi cezbetti. Şehrin popüler mekanlarından biri olan Le Biciclette, restoran ve sanat barı olarak geçiyor. Aperitivo saati, gece DJ performansı veya pazar brunchı için değerlendirilebilecek bir alternatif.
Adres: Via Giovanni Battista Torti, 2
-
Rita
Navigli’de kanal kıyısında yer alan Rita, aperitivo konusunda oldukça ünlü, şehrin en iyilerinden diyebiliriz. Fiyatlar oldukça uygun ama bu nedenle kaliteyi düşürmemişler. Keyifli ortamında başarılı kokteyllerini tatmaya değer.
Adres: Via Angelo Fumagalli 1
Hediyelik Eşya Almak İsteyenler İçin Bonus
Hi Tech
F. PETTINAROLI dal 1881
10 Corso Como Design Shop
Kahvesiz Yapamayanlara Kahve Durakları
İtalya denince akla ilk gelen kelimelerden biri de kahve oluyor. İtalyanların yaşam tarzını anlamak için kahve durakları ziyaret etmek, saat 11’e kadar sütlü kahveleri tüketip, 11’den sonra hızlıca bir espresso içip, gezmeye devam etmeyi alışkanlık haline getirmeniz gerekecek. Yani Mailno turu yapmak için bir kahve turu da yapmanız şart gibi.
-
Bar Luce
Prada Sanat Kompleksi’nin içinde Wes Anderson’nın tasarladığı ve ”Kendi kurgusal olmayan öğleden sonralarımı geçirmek için bir bar yaptım.” dediği mekan Bar Luce. Yönetmeni bilenler, filmlerini izleyenler pasten renklerini, ahşaplarını, simetrisini bilirler. Wes Anderson filminden fırlamış olan Bar Luce’ye mutlaka yolunuzu düşürün, kahve ve tatlı molası verin.
Adres: Largo Isarco, 2, 20139 Milano MI, İtalya
-
Pave
Sabahları yerel gibi kahvaltı etmek isteyenlerin ve nitelikli kahve arayanların durağı ise Pave! Modern bir mimarisi var, İtalyanlar ayaküstü hızlıca kahvelerini içip giderken turist olmanın tadını çıkartın, ortadaki büyük masaya yayılın ve günlük rutini seyre dalın.
Adres: Via Felice Casati, 27, 20124 Milano MI, İtalya
-
Cofficina
Güzel tasarım dükkanları gezebileceğiniz cadde üzerinde bulunun Cofficina üçüncü dalga akımına ayak uydurmuş. Küçücük bir mekan, İtalyan usulü ayakta hızlıca bir espresso içebilirsiniz ya da arka bölümde bulunan deri koltuğuna yayılabilirsiniz. Bizim Cofficina’da en sevdiğimiz şey suyun gazlı, gazsız ve soğuk seçenekleri ile ücretsiz sunulması oldu.
Adres: Corso di Porta Ticinese, 58, 20123 Milano MI, İtalya
-
Pasticceria Marchesi
Milano’da birkaç şubesi olan Pasticceria Marchesi 1824’de açılmış. En eski yerlerden olan bu pastane için özenle dekore edilmiş diyebiliriz. Çalışanların kıyafetleri, tatlıların sergilenmesi ile gönlümüze taht kurdu. Her şey çok güzel gözüktüğü kadar da leziz! Ayakta ve masada servis seçenekleri için fiyat farklılıkları bulunuyor, bilginize.
Adres: Via Monte Napoleone, 9, 20121 Milano MI, İtalya
Pasticceria Cova, Bianco Latte, Mint Garden bizim sevdiğimiz, kahve molası için uğrayabileceğiniz diğer duraklar arasında.
COMO GÖLÜ GEZİSİ
Milano’ya geldiniz, tarihi yapıları gezdiniz, İtalyan mutfağının ve aperitivoların tadını çıkardınız. Şehrin içinde gezip görülecek her yeri tamamladıktan sonra biraz daha doğaya dönüş vakti. Milano turunda en heyecan verici yerlerden Como Gölü, İtalya’da mutlaka gidilip görülmesi gereken yerler arasında. Biz bunu pek çok kişiden duyup bunca zaman gidemedikten sonra, bu sefer kaçmaz dedik ve planlamamızı yaptık.
Como Gölü Milano’nun kuzeyinde, tam İsviçre sınırında yer alıyor. Y şeklindeki göl, İtalya’nın 3. en büyük gölü ve etrafında Como, Tremezzo, Menaggio, Bellagio, Varenna, Lecco gibi onlarca farklı kasaba bulunuyor.
Milano’nun merkezine 50-60 kilometre uzaklıkta yer alan Como Gölü’ne trenle veya araba kiralayarak gidebilirsiniz. Trenle ulaşım için Centrale, Cadorna ve Porta Garibaldi tren istasyonlarından farklı seçenekler mevcut. Biz evimize yakınlığı sebebiyle Porta Garibaldi’den binmeyi tercih ettik. Trenle Como S. Giovanni istasyonuna varmak trenin hızına göre 30-60 dk arasında sürüyor, bilet fiyatları da 4,80 Euro.
İstasyonda inip yürümeye başladığımızda minik bir İtalyan kasabasıyla karşılaştık. Dar sokakları, her köşeden çıkan ilgi çekici mimari yapılarıyla bizi cezbetmeye başladı. Görülecek önemli yapılardan birisi Duomo di Como, yine tüm detaylarıyla bizi bizden aldı. Bu arada İtalya’da şehrin en görkemli katedralleri duomo diye anılıyor; Duomo di Milano, Duomo di Firenze gibi.
Como’dayız, tabii ki en büyük merakımız göl. Yaklaştıkça karşımıza çıkan manzaraya inanamadık; 146 km2’lik dev göl, maviyle yeşili birleştiren muhteşem bir cennet parçası. Doğa harikası Como Gölü’nü gezmenin en güzel yolu tabii ki tekne turu. Sahil boyunca farklı firmaların, farklı sürelerde ve rotalarda turları olduğunu göreceksiniz.
Biz “Navigazione Lago di Como” istasyonundan biletimizi aldık ve 1 saatlik Como turumuza başladık. 7,90 Euro’ya aldığımız biletle, istediğimiz iskelede inip, gelen başka bir tekneye binebildik. Tur boyunca eşsiz doğası ve muhteşem evleriyle sizi fena halde etkiliyor Como, nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Bizden söylemesi, Como’ya giden emekli olup buraya yerleşmek istiyor.
Biz bir saate yakın turla gezdikten sonra Como’ya geri dönmeden bir önceki durak olan Cernobbio iskelesinde indik. Cernobbio çok tatlı bir kasaba, renklerine bayıldık. Burada güzel bir yemek yenir dedik ve Osteria del Beuc’u bulduk. Lazanyamızın yanında beyaz şarabı götürüp tatlı öğlen sarhoşluğuyla bizi Como’ya geri götüren teknemize bindik. Merkeze dönüş için de bu sefer yine aynı istasyondan trenle Centrale istasyonuna geçtik.
Bizim zamanımız biraz kısıtlı olduğu için gölün çevresindeki en büyük kasabalardan Varenna, Bellagio ve Menaggio’yu görme fırsatı bulamadık. Ama günün birinde kesin göreceğiz, çünkü Como “buraya mutlaka yeniden gelinir” dedirten cinsten.
Milano turumuz ve Como Gölü gezimiz eğlenceli, yemeli içmeli, dolu dolu geçti. Eğer siz de Milano turuna katılmak isterseniz Gruppal’ın turunu şuradan inceleyebilirsiniz. Eğer Milano’da uzun süre yaşamış FilGezi yazarlarından Sinem’in Milano gezi rehberi okumak isterseniz şuraya tık tık. Umarız faydalı bir yazı olmuştur. Başka bir İtalya deneyiminde görüşmek üzere.
Naz Saner
Yağmur Çoban